paradosiaka-epaggelmata

Aşağıdaki linkleri tıklayarak daha hızlı tarama yapabilirsiniz:

Tersaneler | Ahsap Gemi Tersaneleri | Damla Sakızı Üreticileri | Dericiler - Τabakçılar

 

Chios (Sakız Adası)'nda Tersaneler

nafpigiki18. yüzyıl öncesinde, Yunanistan'daki gemi tersaneciliği hakkında derli toplu bilgiler oldukça azdır. 16. yüzyılın sonlarında Adada dağınık olarak küçük tersaneler bulunmaktayken ne şekilde bir organizasyona ve işlerliğe sahip olduklarını, hangi teknikleri ve aletleri kullandıklarını, nasıl bir iş bölümü olduğunu ve çeşitli gemi tiplerinin üretiminde çalışanların sayısını bilmiyoruz. Günümüze kalan çok az sayıdaki yazılı kaynak, inşasında bol kereste ve teknik bilgi gerektiren gemi çeşitleri ve bunların ebatları konusunda net bir bilgi vermemektedir. Ancak şunu kesinlikle biliyoruz ki, Yunanlılar, denizciliğe ve ticarete büyük önem veren, yetenekli ve maharetli deniz kâşifiydiler. Öyle ki Adriyatik kıyılarına kadar sık sık yolculuk yapmaktaydılar.

Ayrıca şu biliyoruz ki, bazı adalar ve kıyı şehirleri Osmanlı donanmasının gemi ve mürettebat ihtiyacını karşılamakla yükümlüydüler. Ayrıca 16. yüzyıldan itibaren tersane işçilerinin ihtiyaç olduğunda bir tersaneden diğer tersaneye gitmeleri zorunluluğu getirilmişti. Buna en güzel örnek olarak 18. yüzyılda yaşayan Stamatis Koufoudakis Usta'yı verebiliriz. Kendisi, Sultanın verdiği fetva üzerine çalışmak üzere Sakız Adası'ndan İstanbul'daki bir tersaneye gider ve daha sonra Yunanistan'a geri döner. Geri döndüğü yerde teknelerin yapımında salas yöntemini uygulayarak Psara, Andros ve Siros adalarında gemilerin inşa yöntemini değiştirir.

Her bölgenin ne zaman, nereye, kaç tane tersane işçisi göndereceği ve bu işçilerin uzmanlık alanları, çağrı olarak adlandırılan özel emirnamelerle belirlenmekteydi.

Sakız Adası özgülünde bu verginin toplanmasından ve gönderilmesinden, Adanın damla sakızının üretildiği güney kısmı hariç olmak üzere kuzey ve merkez bölümüne bakan Kocabaş yönetimi sorumluydu.
Kocabaş Yönetimi, şehrin dört mahallesi olan Egkremos, Paleokastro mahallelerinden birer ve dengeli bir dağılım olması için latin kökenlilerin oturduğu Fragkomahala'dan iki kişi olmak üzere her mahallenin dört önemli şahsiyetinin katılımıyla oluşmaktaydı. Bu kişilerin seçimi her sene şehrin ayanları arasından yapılmaktaydı.

Tersanelerin devasa ihtiyaçlarını karşılamak için Osmanlılar, gemi ustalarının zorunlu alım emrini vermelerinin yanı sıra maaşlı işçiler de işe almaktaydılar. İşçiler ait oldukları ekibe bağlı olarak çok kötü koşullarda koğuşlarda kalmakta ve güneşin doğuşundan batışına kadar yorucu bir şekilde çalışmaktaydılar. Bazı bölgelerde o kadar büyük sefalet vardı ki insanların çoğu buraları terk ediyorlardı. Sakız Adası'nın bu bölgeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük şehirlerine dilenciler "ihraç" etmekteydi.

Tersane alanları zanaatkarların, kalafatların, marangozların, demircilerin, yelken ve kürek imalatçılarının ve denizcilerin kalmasına yetecek büyüklükte olmadığı için Galata, Kasımpaşa, Tophane ve Hasköy gibi çevre bölgelere yerleşerek zaman içerisinde bu bölgelerde gelişmenin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Evliya Çelebi'ye göre, 17. yüzyılda İstanbul'da 70 Rum, üç Frank, iki Ermeni mahallesinde toplam 200.000 «kafir», 18 mahallede ise 60.000 Müslüman yaşamaktaydı.

17. yüzyılın ortalarına doğru Ege Denizi'nde egemen olan ekonomik ve politik durum ve özellikle de 18. yüzyılda imzalanan Küçük Kaynarca(1774) ve Aynalı Kavak(1779) anlaşmaları ticaretin gelişmesine uygun bir ortam yaratırken, Yunanlı denizciler ve gemi sahipleri sahip oldukları ticari gemi filolarını geliştirirler ve deniz ticaret yollarının geçtiği Ege Denizi adalarında ve kıyı bölgelerinde tersaneler kurarlar.

Kaynak 

 

Ahşap Gemi Tersaneleri

ksilonaypigiki1Sakız Adası'nda gemi inşa sanatı tüm Avrupa'nın hayranlığını kazanmış ve burada en büyük ve en güzel Yunan teknelerinin yapımı gerçekleştirmiştir. 18. yüzyılın sonlarında ve 19.yüzyılın başlarında Sakız Adası'ndaki gemi inşa sanatı, Dimitrios Rapitis, Hristos Skaramagkas ve özellikle de Yoannis Maris gibi gemi yapımcılarının sayesinde büyük bir gelişme gösterir.

Onlar gemi inşa sanatını, 18. yüzyıl sonlarında İstanbul tersanelerinde çalıştıktan sonra Yunanistan'a geri dönen ve teknelerin yapımında ilk defa salas yöntemini uygulayarak Psara, Andros ve Siros adalarında gemilerin inşa yöntemini değiştiren, Sakız Adalı Stamatis Koufoudakis'ten öğrenirler.

Bu yöntem sayesinde, daha önceki «yekpare» yapım yöntemiyle inşa edilmesi mümkün olmayan büyük teknelerin yapılması mümkün hale gelir.

Stamatis Usta'nın oğlu Giannis, babasının sanatını Andros Adası’nda devam ettirir ve daha sonra torunu Stamatis, Siros tersanesinde gemi yapımcısı olur. Bahsedilen bu son kişi, Bordo Şehrinde düzenlenen uluslararası fuara, Siros Adası'nın adıyla anılan Siryano Tekne Tipiyle katılır.

Dimitrios Rapitis, gulet ve tekne gibi büyük teknelerin yanı sıra ufak balıkçı teknelerini de tasarlayarak inşasını gerçekleştirir. Kendisinin tersanesi Loca yakınlarındaki Vrontados sahilinde bulunmaktaydı. Ayrıca, Kapela'nın Agia Anna bölgesinde inşası yapılacak gemilerin planlarını hazırladığı bir atölyesi vardı. 100 metrekareden büyük bir ahşap yekpare zemin üzerinde iplerin ve çivilerin yardımıyla kendisine sipariş verilen gemilerin tasarımını yapmaktaydı. Dimitris Rapitis'in torununun oğlu olan Nikos Zahariadis'in anlatımlarına göre «...ölçümlerinde ölçüm aleti olarak bastonunu kullanır, daha büyük ebatlar için üzerinde eşit aralıklı düğümleri olan bir iplik kullanırdı. Atölyesinden günümüze, yalnızca aydınlatma için kullanılan 5 mumlu bir avize kalmıştır.»

Hristos Skaramagkas, Vrontados(Çeşme Paşa) bölgesinde kendisinin kurmuş olduğu tersanede 700 tonluk Nea Moni adını verdiği, üç direkli ilk tekneyi inşa etmiştir. Bu geminin inşasında kullandığı kereste Nea Moni ormanlarından gelmekteydi. Ayrıca, Barco tipinde 900 tonluk bir gemide inşa etmiştir.

ksilonafpigiki2 ksilonafpigiki3

Kaynak 

 

Damla Sakızı Köyleri

mastixoparagogoiSakız Adası ve özelde de Adanın güneyinde bulunan Damla Sakızı Köyleri (Μesta, Κallimasiya, Pyrgi, vb.) doğal damla sakızı yetiştirilmesinde ve üretilmesinde, dünya genelinde kendiliğinden oluşan bir tekele sahiptir. Damla sakızının üretildiği ve yunanca skinos(schinos) olarak adlandırılan ağaç, adada kendiliğinde yetişen bir ağaç olmasına rağmen(damla sakızı üreticisi köylerde oturanların anlatımlarına göre) Yunanistan'ın diğer yerlerinde ve yurt dışındaki ülkelerde(Fransa'nın güneyinde) yetiştirilmeye çalışılmış, ancak belki de ada toprağının sahip olduğu bir özellikten dolayı yalnızca Sakız Adası'nın güney bölgesinde tatmin edici miktarda damla sakızının üretilmesi mümkün olmuştur.

Doğal olarak bu durum, adanın ekonomik, toplumsal ve kültürel tarihini önemli bir şekilde etkilemiştir. Çünkü damla sakızı, aşçılık, pastacılık ve şekercilik, aromalı yağlar, kozmetik ürünler ve hatta ilaç yapımı gibi çok sayıda ürünün üretiminde ham madde olarak kullanılmaktadır. Cenevizliler döneminde Adanın sahibi olan «Μαonas» adlı ticari şirket, damla sakızı üreten köylere özel imtiyazlar vermiş ama aynı zamanda yasa dışı damla sakızı ticaretine de ağır cezalar getirmiştir. Onlardan sonra, Osmanlılar da aynı politikayı izlemişlerdir. Hatta anlatıldığı üzere, Osmanlı sultanı Sakız Adası katliamından(1822) sonra damla sakızı köylerinden esir olarak getirilenleri tekrar satın alarak çok değerli bu ürünün üretiminin kesintiye uğramaması için onları tekrar adaya yerleştirmiştir.

Dönemin en büyük ihracat merkezlerinde biri İstanbul'du ve tüccarlar buradan aldıkları damla sakızını doğuya ve Arap ülkelerine kadar götürmekteydiler. Damla sakızının üretimi, arazi sahibi çiftçi ailelere ek bir gelir getirirken, damla sakızının toplanması ve işlenmesi bütün aile tarafından özellikle de kadınlar tarafından yapılmaktaydı. Günümüzde Sakız Adası, doğu ülkelerine olduğu kadar batı ülkelerine de önemli miktarda damla sakızı ihraç etmektedir. Damla sakızının fiyatı eski dönemlere nazaran önemli oranda artmıştır. Günümüzde bazı çiftçiler sadece bu ürünün üretimiyle uğraşırken, Damla Sakızı Üreticileri Birliği sayesinde damla sakızının üretimi artmış ve üreticilerin gelirleri de buna bağlı olarak daha da arttırmıştır.

Damla sakızı, sakız ağacının gövdesinden üretilmektedir. İyi bir ağaç her seferinde 200 gram veya en fazla 500 gram üretebilir. Ağacın verimliliği yaşına göre değişiklik arzeder. Sakız ağaçlarının çok hassas olması ve bütün bir yıl boyunca bakıma ihtiyaç duymalarından dolayı yetiştirilmeleri oldukça zor ve zahmetlidir. İşlemler, Sonbahar ayında başlarken kış boyunca sakız ağacının bulunduğu tarlalar sürülür ve ilkbahara kadar çalılar ve otlardan ayıklanır. Mayıs ayında «sakız ağacını kazıma» işlemine başlanılır ve böylelikle sakız ağaçlarının gövdeleri küçük dallardan temizlenir. Bu işlem, «amnia» olarak adlandırılan bir aletle temmuz ayının başlarına kadar aşamalı olarak tüm ağaçlara uygulanır. Sakız Ağacı maki türünde bodur bir ağaçtır. Yetiştiriciler, ağacın dallarının altında nemin korunmasını sağlamak ve köklerin kurumasını önlemek için ağacın dallarına şemsiye gibi bir şekil vermeye çalışırlar.

Temmuz başlarında, ağacın altının temiz ve düz olması için ağacın etrafını ufak dallardan ve otlardan temizlerler. Daha sonra «masa» olarak adlandırılan bu zemin, ballı kekik ve ada çayı gibi yabani çalılardan yapılan ve «godora» olarak adlandırılan bir süpürge ile temizlenir Daha sonra topraklama işlemine geçilir.Yani «masa», çevredeki mağaralardan getirilen beyaz bir toprakla kaplanarak sakız ağacının gövdesinden akacak olan damla sakızının yaprak, taşlar ve koyu toprak gibi nesnelerde teması sonucu saydamlığının ve temizliğinin bozulması önlenir.

Hemen sonra «nakışlama» işlemine başlanır. Nakışlama, yani damla sakızının akacağı yarıkların ağacın gövdesinde açılması oldukça zor bir işlemdir. Çünkü açılacak bu yarıklar, «damla sakızının öz suyunu yukarıya doğru taşıyan» «canlı damarların» izledikleri yönde açılmalı ve ağacın kısa boyundan dolayı da sakız üreticileri eğilerek bu işlemleri yapmak zorundadırlar. Nakışlama işlemi, atılan nakşa göre aynı ağaç üzerinde yedi veya sekiz kez uygulanır ve yaklaşık 3-4 gün sürer. Ağacın büyüklüğüne göre nakışlama işlemi uygulanır. Genelde, 4-5 tane alçak nakış, 5-6 tane bunun biraz daha yukarısına ve 6-7 tane nakış da dallara varıncaya kadar en yüksek kısımlara atılır. Bu teknik nesilden nesle öğretilerek aktarılır. Eskiden bu işlemde kullanılan aletler «kentitiri» veya «timitiri» olarak adlandırılırlardı.

Damla sakızının öz suyu başlangıçta oldukça koyudur ve erimiş muma benzer ancak «masaya» düştüğü zaman sertleşir ve küçük birer kristal tanesine dönüşürler. En değerli parçalar, «pide» olarak adlandırılan büyük, kalın ve beyaz olan birleşik parçalardır. Bunun tam tersine, koyu renk toprakla kirlenen ve siyahlaşan damla sakızı «anapida» olarak adlandırılır ve kötü bir kalite olarak kabul edildiği gibi fiyatı da düşüktür. Nakışlama işlemi 15 Ağustos'a kadar devam eder ve sakızın kuruması ve olgunlaşmasının ardından15 gün sonra toplama işlemi başlar. Eylül ayında önce pideler, yani büyük olan parçalar toplanır ve daha sonra da küçük olan parçalar «kamotiri» olarak adlandırılan küçük bir ıspatula ile toplanır. Eskiden damla sakızları, «kafkia» olarak adlandırılan özel sepetlere yerleştirilirmiş. Bunların ardından temizlik işlemine geçilir. Eskiden kadınlar bir yerde toplanarak bir tepsinin içine, belirli miktarda damla sakızı koyar ve büyük taş parçalarını temizledikten sonra toprak ve taş parçalarının ayıklanması için damla sakızını elekten geçirirlermiş. Son olarak ta damla sakızlarını önce denizde sonra da bir tekne içerisinde doğal yeşil sabun ile yıkarlarmış.

Yararlanılan Kaynaklar
Zervudi Maria(sakız üreticisi) tarafından, 11/07/2005 tarihinde Sakız Adası köylerinden Mesta'da yapılan ve Yorgos Moustridis(damla sakızı aletleriyle tanınan alet kolleksiyoncusu) ve Teodosis Moustridis(Yorgos Moustridis'in babası eski bir sakız üreticisi)'in katıldığı röportaj.
Moustridis Yorgos(sakız üreticisi) ile Sakız Adası'nda 11/07/2005 tarihinde yapılan röportaj.

Kaynak 

 

Dericiler - Tabakçılar

virsodepses1Dericiler veya tabakçılar, eskiden deri tabakhanelerinde deri işlemeciliği yapanlara verilen addır. Deri tabakhaneleri, derinin işlenmesi için gerekli olan deniz suyunun bulunduğu denize kıyısı olan bölgelerde bulunurdu. 19. yüzyılın ortalarına kadar sakız adasında, çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu 580 işçinin çalıştığı 18 deri tabakhanesi bulunmaktayken buralarda özellikle deri boyaması işlemiyle uğraşan az sayıda da kadın işçi vardı. Deri işçileri, «Sakız Adası Deri İşçileri Birliği» adında çok güçlü bir sendika kurmuşlar ve sendika kuruluş tüzüğünde kuruluş tarihi 1918 olarak belirtilmektedir. En son tüzük değişikliği ise 1991 yılında gerçekleştirilmiştir.

Yurt dışı ülkelerinden(Fransa, Rodezya, İtalya, İngiltere, İsviçre) tuzlanmış olarak işlenmemiş halde getirilen deriler, kuru tuzlu ve daha yumuşak olan yaş tuzlu olarak adlandırılan iki çeşitten oluşmaktaydı. Deri işleme için gerekli olan malzemeler su, tuz, çam kabuğu, meşe palamudu, kireç ve boyama için boya gibi malzemelerden oluşmaktaydı. Taşıma karoseri, maşalar, kancalar, boya tabancaları, makaslar, teraziler, mühürler gibi belli kullanılan belli başlı aletlerin yanı sıra, çam ve meşe palamutlarını öğüten taş değirmen, yağ temizleme makinesi, işleme varilleri ve kurutma makinesi gibi başkaca aletler de kullanılmaktaydı.

Deri işleme, oldukça uzun süren karmaşık işlemlerden oluşuyordu ve derinin birçok aşamadan geçmesi gerekiyordu: 1) Tuzlardan temizlemek için önce deriyi yıkıyor, 2) derinin kıllardan temizlenmesi için deriyi bir hafta kirecin içine(önce kireçleyiciye ve sonra kireç dolu varillerin içine) yerleştiriyor ve ardından varilleri deniz suyu ile yıkıyor, 3) derinin iç kısmındaki yağları temizliyor- bu yağları toplayıp satıyorlardı- ve iyice tekrar yıkıyor, 4) derileri, her işletmenin ihtiyaçlarına göre 1 aydan 6 aya kadar uzun bir süreliğine, çam ve meşe palamudu özünün üzerine (deriyi kurutmak için) yerleştiriyor ve ardından yıkıyor, 5) derileri işleme varillerine yerleştirip yıkıyor, 6) suyunu çıkarmak için derileri prese yerleştiriyor, 7) yumuşaması için derileri yağ varillerine(genellikle balık yağına) koyup yıkıyor, 8) derinin yüzündeki(üst kısmındaki) gözeneklerin açılması için «gergef»e takıyor, 9) derileri boya tabancası ile boyuyor, 10) kurutuyor(Yaz aylarında asarak kışında kurutma haneye koyarak), 11) derinin ütülenmesi için silindirik bir makineden geçiriyor, 12) ve son olarak ta derileri şirketlerinin adlarıyla damgalayarak özel bir mengenenin yardımıyla katlıyorlardı.

Deri işleme sektöründeki ekonomik kriz, 1980'li yıllarda Atina'da kurulan büyük deri işletmelerinin yoğun rekabeti nedeniyle meydana gelir ve tabakhanelerin büyük çoğunluğu birbirinin ardı sıra kapanırlar.

virsodepses2 virsodepses3

Yararlanılan Kaynaklar
Georgoulis Michalis[derici] ile Sakız Adası'nda 09/07/2005 tarihinde gerçekleştirilen röportaj.

Kaynak 

Arşiv Malzemesi

Chios Yerel Yönetim Valiliğine ait İnternet sayfasını ziyaret etmek için burayı tıklayınız.

Chios.gr, Kuzey Ege Bölgesi yerel yönetimi tarafından kurulmuş, Chios (Sakız Adası)'nın resmi turizm İnternet sayfası olup burada adanın belli başlı turistik yerlerine, sahillerine ve de ayrıca adada gerçekleştirilen etkinliklere, aktivitelere ve de diğer birçok şeylere ilişkin bilgiler bulacaksınız.

Yazılı iznimiz olmadan bu sitenin tümünün veya bir kısmının herhangi bir şekilde kullanılması yasaktır.